Ben özlüyorum çocukluğumu…
Çocukluğumda yaşadığım dinimi, geleneklerimi, değerlerimi.
Biz böyle bir öfkeyle büyümedik. Büyütülmedik. Babaanne diye büyüdüğüm komşumuz aleviydi. Kürt, Çerkez, Laz, Rum, Ermeni fark etmezdi. Mahalleydik biz, mahalleli. Komşun açken sana rahatlık olmaz ile büyütüldüm ben.
Önce insanı seveceksin dendi bana. Kıymetlidir dendi.
Yahudi, Hristiyan, Ortodoks, Protestan hatta ateist arkadaşlarım, dostlarım oldu benim. Birlikte kutladık inançlarımızı… Gerektiğinde oruç açtık, gerektiğinde mum yaktık. Gerekttiğinde Cami’de, Sinegog’ta, Kilisedeydik. İbadetti geçerli akçe. Saygı duyduk bir birimize. Ben iftar soframda farklı dinden farklı milletten insanı ağırlarken bana gösterilen saygıyı yâd ederken benim milletim bunu neden gösteremiyor. İnancımız yaradandı. İyilik, hoşgörü, sevgi vardı özünde. Hiçbir zaman ötekileştirmedik birbirimizi. Sahip çıktık hep değerlerimize. Hala da öyleyiz şükürler olsun.
Cumhuriyet’ti asıl olan. Ey Türk gençliğiydi özünde ama Türk / Kürt yoktu. Türkiye’ydi. Bir bütündü. Hele son dönemlerde yaşanan Atatürk düşmanlığı! Şaşkınım çok şaşkınım. Bu zenginlikle büyüdüm ben. Kucak açmaktı, aynı sofrayı paylaşmaktı. Ben anlamıyorum çıkan yorumları “Eğer beğenirsen, özenirsen hele bir de onlara (onlar kimse!) uyup onların değerlerini sahiplenirsen Müslüman olamazsın!” Ben bu zihniyeti kabul etmiyorum.
Eğer her bir bireyin ruhuna üflenmişse yaratandan bir nefes herkes aslında onun bir sureti değil mi? Nedir bu nefret? Öfke? Paylaşılamayan? Ben böyle bir inanç ile büyümedim.
Yasaktı diyorlar, dinimizi, ibadetimizi dilediğimiz gibi yapamadık diyorlar. Bilmiyorduk, öğrenmemize izin verilmedi diyorlar. Ben sadece kendi deneyimimden sorumluyum. Ben öğrendim, okudum. Anlamaya çalıştım. Sorguladım. Peki bana niye yasak değildi? Ben nasıl okudum kuranı, ben nasıl tuttum orucumu, ben nasıl her kandil yapabildim ibadetimi, ben nasıl paylaştım bildiklerimi? Ne yazık ki, ben şimdi kendi evladımı yetiştirirken bana gösterilen hoşgörüyü göremiyorum. Dini, ahlakı, bütünlüğü anlatamıyorum. Çünkü o benden daha fazla sorguluyor. Dayatma(ları) anlamıyor. Sohbetler açıklamalardan ziyade zorlama ve dayatma çünkü. Zinhar yasak! Ben duvarlara asılan posterleri açıklayamıyorum ona. Noel babaya dayak atan, yumruk atan bir Müslüman evladının davranışını açıklayamıyorum. O posterin oraya asılmasına izin veren zihniyeti açıklayamıyorum. Yasaklar ne zaman işe yaradı ki!
Mevlana, Yunus Emre ve niceleri kim olursan ol gel derken, ben bu değerlerle büyürken bir birine şiddet gösteren bir neslin davranışlarını yorumlamakta çok zorlanıyorum.
Kısacası ben özlüyorum çocukluğumu. O çocukluktaki öğrendiğim değerlerimi. Bütünlüğü. Saygıyı, şefkati, hoşgörüyü, insana verilen değeri.
Özlüyorum.