Bir süre önce blog sayfamı düzenlerken kitap önerileri diye bir kategori tanımlamıştım. Bilenler var aranızda, beni birkaç kitap kulübüm var. Birkaçı ile çok sık bir araya gelemiyoruz belki, ama listeler paylaşılır kitaplar okunur ve bir şekilde akılda kalanlar paylaşılır ve çoğalır.
Grubumun biri İstanbul’da; onlar okunacak kitapları paylaşıyorlar, ben alıyor ve okuyorum. Uzaktan katılımı henüz sağlamadım ama 2020 hedeflerinde var 😊
Bir diğeri iş yerimde. Herkes okumak istediği kitabı yazdı, kuralar çekildi ve sırası ile alınmaya başladı. Hep beraber bir araya gelemesek de tek tek karşılaşmalarda, molalarda alınan lezzet paylaşıldı. En çarpıcı kitaplardan biri “Köpek Kalbi – Mihail Bulgakov” idi. Onu ayrı bir yazıda anlatayım, çünkü o da en az Camus’nun “Yabancı”sı gibi çok çarpıcı idi.
Bir diğeri ise geçmişi çok eskilere dayanan şimdi hepsi başka işlerle meşgul dostların buluşması. Kitaplar burada sürpriz. Kimse bir sonraki kitabın adını bilmiyor. Sürpriz. Sadece sıralama var. O ayın kitabını kim alacak! Bundan sonrası bize kalıyor. Benim sıram geldiğinde ise kendimi raflarda acaba hangi kitabı alayım diye aranırken buldum. 4 kişiye kitap almak ciddi işmiş net ifade etmeliyim. Her biri farklı entelektüel geçmişe, karaktere sahip kişilere kitap almak ayrıca ciddi bir sorumluluk istiyor. Doğum günü hediyesi almaya benzemiyor. En azından benim deneyimim böyle… Ve kendimi Albert Camus’nun kitabını almış, her birine ayrı ayrı mesajımı yazmış ve paketletmiş buldum. O kadar kitabın arasından neden Yabancı inanın bilmiyorum. İçgüdü, öngörü, tesadüf (ki, ben inanmam 😊) vs. diyebilirsiniz. Sonradan anlayacaktım ne kadar özel bir kitap seçtiğimi!
Biz yüz yüze bir araya gelemeyince artık tüm mazeretleri kaldırdık. Önce Zoom sonra whathsupp bağlantısı ile buluştu. Corona’ya rağmen. Amaç paylaşımdı. Üzerinden aylar geçmesine ragmen hala zihinde kalan özet şahaneydi. Evet ekip bu defa sanal buluştu, konuştu, besledi, eğlendi, düşündü, düşündürdü… Albert Camus – Yabancı idi konu
..
Biz ve diğerleri!
Bizden olanlar olmayanlar!
Bizim gibi düşünenler düşünmeyenler!
Kendimize mi yabancıyız? Yoksa bizden olmayana mı?
Belki gerçekten çok basit kurgu? Neden bu kadar büyütüyoruz? Kendimize mi yüklüyoruz anlamı? Kendimizden kattığımıza mı?
Önemli olma çabası niye? 🧐
…..
Kitabın tanıtım yazısında “Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma…” diye yer veriyor.
…..
Sevgili Sinem; “Son ana kadar idamdan kurtulmak için konuşur diye bekledim, olmadı. 🙈 Varoluşçuluk bana çok fazla geldi” dedi. Kitabı okuyanlar bilir “şimdi de yıl sonra da ölecek olan yine benim!!!”
….
Sevgili Pınar’ın tez konusu imiş; “😊 çok zaman geçmiş hatırlamam gerekti😉 Hayata yeni başlamak üzere 20 yaşında bir genç olarak okuyup analiz ettiğim dönemde, bana ağır ve depresif gelmişti. Yorumum “Dili o kadar net ve açık ki yaşadıklarını, bakış açısını okuyana aynen yaşattırıyor” olmuştu.
Anlaşılır ve akıcı bir dili var. Bugün birçoğumuza tanıdık gelecek sorgulamalar içinde kahraman. Nasıl bu kadar duygusuz duyarsız olur bir insan, diye düşünürken, önyargılarımıza bir bakmak gerekiyor! Varoluşçuluğa giriş için okunmalı. Bugünkü bakış açımla tekrar okuyacağım sanırım 😉”
Sevgili Derya; “… aslında bu adamın dışlanışı toplumda var oluyor, çok gerçekçi. Toplum kendi beklentilerine Uygun olmayanı yabancılaştırıyor belki asmıyor ama farklı yollarla etiketliyor. …”
Hadi kafalar dağılsın biraz 🍀 kitapların sihirli dünyasında gezinti yapın biraz🧚🏼 iyi geliyor 😉 biz denedik 🦋
Okuyanlar ve okuyacak olanlardan ricam var. Siz de yorumlarınızı ekler misiniz? Paylaşır mısınız? Belki bana, birilerine, bize ilham olur. Kim bilir?
Aaa unutmadan etkileşim ve iletişim için mazeret yok. Siz sadece isteyin, hayal edin ve seçin🧿
İmza : Ben
21 Mart 2020 Sosyal Mesafe Günleri Güncesi