Az Sakin
Mart ortası itibariyle hayat bir çoğumuz için farklı evrildi.
Kimimiz hala evde ve o günden beri zorunlu ihtiyacı dışında dışarı çıkmadı. Kimimiz işe devam etti ve oradaki değişimi çok hissetmedi.
Ben onlardan biriyim. Evet bu dönemin yarısı evden çalıştım. Ara ara gittim işe. Belki sizler kadar etkilenmedim. Fiziken! 47 gün evde kalan arkadaşlarım olduğu için o deneyimi bilmiyorum ama anlamaya çalışıyorum. Anlamaya çalışırken empatinin dozunu fazla kaçırmış olmalıyım çünkü sanki ben de bir şeyler kaçıyormuş gibi günlük rutin’in yanına öyle bir programlar yapmışım ki, zamanın yetmediğini fark ettim. Yorulduğumu fark ettim. Sonra dedim ki, az sakin! Nasıl mı?
Pazartesi günleri; hocalarım ve koç arkadaşlarımla Pandemi döneminde nasıl bir sosyal sorumluluk projesi üretebilir, gündeme koçluk yapabiliriz diye ajandaya not aldığımı ve her hafta toplantılara katıldığımı gördüm. Nasıl katkı koyarım diye düşündüğümü fark ettim.
Salı akşamı “Masallarla Erdem” var. Daha önce Urla’da bir araya geldiğim çok değerli gurubum sanal aleme taşındı. Daha da büyüdü. Ve muhteşem yüreklerle daha kalabalık bir gurupla sohbetler başladı. Nasıl keyifli, öğretici. Kendinle karşı karşıya kaldığın bir yansıma “Ayna”. Bir sonraki haftayı iple çektiğin, tadına doyum olmayan muhteşem bir sofra. Yok yok, kuş sütü bile var😊
Çarşamba akşamı bir danışanımla Koç’luk var. Bu arada tüm notlarımı çıkardım, yeniden çalıştım. Çalışmaya da devam ediyorum. Hatta yine Sevgili Dost Deniz’in 7 günlük programına da katıldım. İtiraf ediyorum hepsini henüz tamamlayamadım, 4ncü günde kaldım. İşte biraz da bu yüzden az sakin.
Perşembe “Kitap Kulübü” ve haftanın kitabı sohbetleri. Yine iple çektiğim başka bir lezzet. Son 2 yıldır yüz yüze toplantılarla geçiyor, zaman (!) bulunamadığı için buluşmalar bazen uzuyordu. Şimdi yeni normal bizi zamanında buluşturmayı başardı!
Cuma mı? Mola vakti! Ama oraya da mutlaka Instagram, zoom veya başka bir canlı yayın sıkıştırmayı başarmıştım. Cumartesi galiba kendimle kaldığım, kendimi dinleyeme çalıştığım bir gün oldu. Pazar ise son birkaç haftadır; Kalp yolu çalışmaları ile geçiyor.
Bu arada tüm bunların yanına yıllardır yapmadığım işler de eklendi tabii. Mesela en son ne zaman ütü yaptığımı hatırlamıyorum. En son ne zaman evimi temizlediğimi, yemek yaptığımı! Evet evde ekmek yapan topluluğa bende katıldım. 😊 Cidden çok keyifliymiş. Bu arada hani vaktim olsa da yapsam dediğim çiçeklerimle ilgilendim. Toprak aldım, saksı aldım. Hepsi ile tek tek ilgilendim. Nasıl da güzel oldular. Çiçek açanlar ise en güzel teşekkür oldu bana.
Sonra son 2 yıldır üniversite telaşından çok vakit geçiremediğim oğlumla sohbetler, yemekler. Ona göre boomer’ım 😊 nesil farkı diyeyim. Sadece her anın keyfini çıkarmaya çalışıyorum. Ev işlerinde destek dahi almaya başladım. Çok keyifli. Neyse dağıtmayayım!
Geçtiğimiz hafta kendi kendime Arzu artık biraz yavaşlasan mı, az sakin derken buldum.
Bunları düşünürken pazar günü Sevgili Ufuk Çakmakçı’nın “Kalp Yolu” çalışmasında karşıtlıklar çıktı karşıma. Bilenleriniz var aranızda ben tesadüflere pek inanmam. Az sakin mesajı bana daha net nasıl verilirdi bilmiyorum. Tamam mesajı aldığım için kendimi de kutluyorum. Karşıtlık ise hız-sakinlik, varlık-yokluk, yaşam-ölüm, alma-verme, mükemmellik-kusur. Her şey kendi zıttı ile var olur, güçlenir dedi. O zaman nedendi bu telaşım. Neyin zıtlığı? Boşluğun mu?
Kesinlikle şikayetçi değilim, bu arada. Sadece kendimi dinlemeye, yazmaya, keşfe, spora ihtiyacım olduğunu fark ettim. Zihni hep bir şeylerle meşgul kılmaya, doldurmaya çalıştığımı fark ettim. Peki ya beden? Kendime bunu niye yapıyorum diye düşünmeye başladım. Covid’den bir kaçış mıydı? Yok sayma mıydı? Ya da bu süreçten geçerken ve geçiciliğimin farkındayken ne yapabilirim ne yapmalıyım diye mi koşturuyordum.
Bugün ise Masallarla Erdem’de konu “Konsantrasyon”du. Bu da tesadüf olamazdı herhalde. Bu süreci severek, eğlenerek, dengede, anın içinde kalarak ve farkındalığı yüksek olarak geçirmek istiyorum. Ve bugün Sevgili Ayşıl’ın verdiği örnek gibi “There are no ordinary movements – Hiçbir hareket sıradan değil”. Gören olmayı seçiyorum o vakit.
Sonra, son 5 aydır takip etmeye başlağım Thich Nhat Hanh’dan bir mesaj düşüverdi ekrana; “Sit just to enjoy sitting; you don’t need to attain any goal. Each moment of sitting meditation brings you back to life”. Yani “sadece otur ve oturmanın keyfine var, herhangi bir hedefe odaklanmana gerek yok. Her bir oturuş seni hayata döndürür”.
Acaba boş oturanı Allah sevmez lafının dozunu aştım mı diye düşündüm. Her şeyin fazlası zararsa denge buradaki kilit kelime. İkisi arasındaki dengeyi bulabilmek, terazinin kefelerini denge de tutabilmek için;
Sevgili Arzu, az sakin!
O zaman “Yaşama Sanatı Dersleri I”den bir paylaşım ile kapatayım.
Binlerce anlamsız sözdense, tek bir anlamlı söz daha iyidir. Kişi onu duyduğunda huzura erer.
Dhammapada : Hakikate Ulaştıran Yol
8.Bölüm: Binler, 100. Beyit, Çeviri : @ufukçakmakçı
İşte Az Sakin de o tek bir anlamlı söz oldu.
Kalın sağlıcakla,
İmza : Ben
28 Nisan 2020
Illustration: @Jason DeAntonis