TEDx tbt’si…

Dinlemek… Anlamak… Konuşmak…

Altı koca yıl veya yaklaşık ikibinikiyüz gün geçmiş üzerinden.

TEDx’e davet ve hazırlanma süreci dün gibi aklımda. Galiba hayatımdaki en güzel “tbt”lerden biri olarak yerini alacak. Nasıl da heyecanlıydım. İtiraf ediyorum yaprak gibi titriyordum.

Sevgili İpek’in organizasyonu olan TEDx, sanırım İzmir’deki ilk organizasyonlardan biriydi(!) ve konusu “tesadüf yoktur” olmuştu.

tedx1

Ön hazırlık, içerik, prova ve sahne!

————-

Ben Tokat Turhal’da doğdum. Benim büyüdüğüm kültürde, çocukların konuşması için önce büyümeleri gerekiyordu. Kız ya da erkek fark etmez. Dinlemeyi, konuşulanı anlamayı ve yeri geldiğinde konuşmayı! Ben böyle bir ortamda öğrendim. Susturulmadım, fikirlerim hiçbir zaman değersiz bulunmadı, bilakis bu konuda aileme çok şey borçluyum. Bana yeri ve zamanı geldiğinde konuşmayı, fikirlerimi paylaşmayı öğrettiler. Büyüdüm. Büyürken de 3 düstur edindim.

Birincisi; ilk defa beş buçuk – altı yaşlarım civarında duyduğum rahmetli babamın vasiyetiydi. Ne yaparsan yap onur için yap. Yaşamın boyunca da asla onur’undan vazgeçme. Çünkü bu size bırakacağım en değerli mirasım demişti. Bu bir bayrak diye de eklemişti. Bu vasiyeti bir kez de lise son sınıfta tekrarladı.

İkincisi; hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığı ve,

Üçüncüsü ise her şeyin bir sonucu olduğuydu. Sonuç; Pozitif, negatif. Olumlu, olumsuz… Hoşumuza gitsin ya da gitmesin, mutlaka bir son var. Ve hepsi bizim seçimlerimiz.

Bugün yine o sahneye çıksam ne anlatırım diye düşündüm geçen gün.

tedx2Galiba aynı içerik üzerinden ilerdim. Bu defa içerik daha zengin olur çünkü son altı yılda o öğretilerin üzerine o kadar güzel bilgiler, tecrübeler eklendi ki! Yani benim tabirimle +1’ler…

Koçluk eğitimi ile sahne eğitimini birleştirip; duyguları, hayal kurmayı, kendini tanımayı, seçmeyi, hedef koymanın bir korku değil keyif olduğunu anlatırdım.

Masallarla Erdem’i koyardım mesela. Oğlumla çıktığım uydurmaca masalların bir tesadüf olmadığını büyüklere anlatamaya başlayacağım günlere hazırlık olduğu söylerdim.

Don Miguel Ruiz’den Dört anlaşma kitabından bahsederdim:- “Kullandığımız Sözcükleri Özenle Seçmeyi, Hiçbir Şeyi Kişisel Algılamamayı, Varsayımda Bulunmamayı ve Daima Yapabildiğinin En İyisini Yapmayı”

Thich Naht Hanh’dan beraber oluşun anlamını ve manayı, “Ben”i ve “Biz”i

Mevlana’dan “şüphe etmemeyi”,

Yunus Emre’den “Maharet Güzeli Görebilmektir” diyebilmeyi,

Dönüşümün, değişimin bir tehdit değil muazzam bir zenginlik olduğunu anlatırdım.

Hayatınızda olmaz denilenlerin olduğunu, gidilmez denilen yerlere gidildiğini, yapamam dediğin neler varsa yapılabildiğini ve daha nicelerini anlatırdım.

Her bir sonun yepyeni bir başlangıç olduğunu anlatırdım.

Tesadüf yok der ısrar ederdim, seçimlerimiz var derdim.

Yol ayrımlarını ve dönüm noktalarının katkısını ve o ayrımlarla dönüm noktalarına katkı olmayı veya o dönemlerde katkı almayı, gören olmayı “an’ı” anlatırdım.

Daha çok şey var ekleyecek ama onu da bir sonraki TEDx’de anlatdreamcatchermayı seçiyorum. Bu arada tüm bunlar 18 dakikaya sığar mı bilemedim!

Kızılderili şifacıların yaptığı gibi, ben şarkı söylemeye, dans etmeye ve hikayemi hatta yeni hikayelerimi anlatmaya devam ediyorum.

A bu arada tüm bunlara bir de yazmayı ekledim.

Kalın sağlıcakla…

İmza : Ben

Mayıs 2020

 

Teşekkürler @sevayipek

Photo by Artem Beliaikin from Pexels

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s