İnziva

Hayata + 1,

Benden, senden, bizden…

Yola çıkalı oluyor bayağı… 49’u 50’ye devrederken ikinci yarı da; “madde’den mana’ya yolculuğa” adım atmayı diliyorum diye niyet etmiş ve masanın etrafındaki canlarla da paylaşmıştım.

İlk Simya’cı ile buluşmuş ve dönüşüm onunla başlamıştı. Kişisel menkıbemi de bulmuş olmam yolumu daha da kolaylaştırdı haliyle…

Sonra da bu niyetim karşıma “Erdem” yolunda yürümeme eşlik edecek rehberler çıkardı ve çıkarmaya da devam ediyor. Şükürler olsun…

Yol ve Erdem, Dao, Budizm, Şamanizm, Felsefe,Tasavvuf ile yola devam ederken Sevgili @Çağrı Dörter çıktı karşıma ve bir paylaşımında aşağıdaki yazı bir perdeyi araladı; bana yolu, yolcuyu ve yolculuğu bir kez daha düşündürdü. Şöyle diyordu;

  • O’na ulaşmak için uzun bir yolculuğa çıkman gerekiyor…
  • Sonunda varacak mıyım, peki?
  • O, yolun sonunda değil…
  • O zaman neden yola çıkıyorum?
  • Bunu ancak yola çıkarsan anlayabilirsin…

Yola çıktığım için huzurluyum. Hem O, demiyor mu, hareket olmadan hal olunur mu diye?

İnziva deyince insanlar bir tuhaf bakıyor! İnsanın kendiyle kalması, kendine yolculuğu bir kısım için hala muamma görünse de gören gözlerin çokluğu da yolda kalma motivasyonu oluyor gerçekten. Bu defaki yolculuğumda kendimle kalmanın yanı sıra; yeni insanlar yeni yürekler tanımaya niyet ettim. Yeni hikayelerle zenginleşeyim istedim. Başka yüreklerde akanları göreyim, deneyimleyeyim istedim. Bu kulakların yeni şeyler duymaya ihtiyacı vardı. Kimine göre susamak, kimine göre aşk şarabı…

Her seçimin bir vaz geçiş olduğunu deneyimlediğin, neşenin, mizahın, kıvrak zekanın bir yürek için nasıl bir şifa olduğunu hissettiğin bir yol bu. İniş ve çıkışları ile aynı kalp atışı misali yaşamı anlatan deneyimler. Zıtlıklarla var olan… Tekdüzelikten uzak. Yaşadıklarımıza teşekkür ettiğimiz, deneyimleyerek yolda olduğumuz, buldukça hem şaşırıp hem hüzünlenip hem sevindiğimiz öz’e yolculuktu benimkisi… Can’larla can olduğun, dinlediğin, dokunduğun, göz göze gelip güven nedir diye sorduğun. Güvenebilir miyim, sana veya güvenebilir misin bana dediğin, dediğim ve dediğimiz.

Yol hikayelerim var ya hani. İşte bu yol biraz da bendeki beni zorladığım bir yoldu. Daha önceki Sarı Kız tırmanışında arabanın sağ koltuğunda sinmiş, yükseklikten ve dar yollarda araba kullanmaktan korkan ben o bir buçuk saatlik zirveye çıktım ve indim. Zaman zaman titredim, zaman zaman ter döktüm ama çıktım. Havanın muhteşem kokusu, köknar, çam arada kavaklar olmak üzere yayılan o muhteşem ağaçlara selam vererek çıktım. İki gün önce yağmurun yıkadığı yapraklardaki parlaklığı görmeliydiniz. Muhteşemdi! Kadir Rehber’in hikayeleri ile mesnelleriyle yol çok keyifliydi. Dağdan akan suyun serinliği, içtiğinizdeki lezzeti inanılmazdı. Ve zirve’ye çıktığımızda mum yakmak için blokun içine girdiğimizde yani 1728 metre de bir uğur böceği geldi kondu elime ve inene kadar eşlik etti bana. Uçmadı. Hem de “uç uç böceğim annem sana terlik papuç alacak” dememe rağmen. Onunla baktık körfeze. Ne kadar da heybetliydik orada ve o kadar da toz zerresi misali. Sanki yolda kal devam der gibiydi. Esma teyze, Kadir Rehber, Elif Bakkal ve diğerleri uğurlar olsun diyerek yolcu ettiler bizi.

Yüzün üzerinde can’la buluşma vakti geldiğinde yüreğim pır pırdı. Gitmeden başlamıştı zaten heyecanı. Bir çok can’a değdi yürek, göz ve söz. Kimine belki bir sonrakine değecek… Ama orada tüm yüzleri görmesende yüreklerin bir olduğu aşikardı.

Sevgili kuzenim Sibel Can’ımın ne kadar muzip ve kıvrak bir zekaya sahip olduğunu fark ettim mesela. Daha önce hiç bilmediğim ve deneyimlemediğim. Yüreğine sağlık Sibel’im… Sen, o şan dersini al, al… Özgür olan ve özgür kılan olmaya devam eden ol.

Kendimi listenin başına koyduğum benim için tam bir “AHA” anı yaşadım. Küser mi, alınır mı, darılır mı demeden istediğimi yaptığım bir deneyimdi. Özgür kalıp, özgür kıldığım. Havuza mı gitmek istedim gittim, can’larla sohbet mi etmek istedim ettim. Ama yapmış olmak için değildi. Sadece içimden geldiği gibi yaşamak ve deneyimlemekti niyetim. Plansız öylece aktı ve öylece aktım. Yıllardır söylediğim ama uygulamada deneyimlemediği Güven’i deneyimledim. O, bunu yapıyorsa bir bildiği vardır! Laf sokmanın, küsmenin, alınganlığın anlamsızlaştığı o an.

Neleri bıramam gerekiyor, nelere tutunuyorum ve karşılığında ne ödüyorum onları fark ettim. “Daha önceki yolculuklarında uçuşan aklına ruhunun sığındığı kalp yetmeye çalışırken, bu seyahat sanki sana ikisini kavuşturmayı sunmuş olabilir mi? dedi bir diğer can’ım.” Haklıydı! O dört gün boyunca yapılan çalışmalarda aklımın kalbime teşekkürünü fark ettim. Tefekkür’ü öğrendim.

Çıktım şöyle bir baktım bana, bendeki beni görmeye çalıştım. Bir diğer “AHA” anı ile baktık bir birimize. Hala görünmez duvarlarım olduğunu gördüm mesela. Bazen sonuna kadar inen duvarlar bazende aşılması yüksek olan duvarlar gördüm bende. Sahi neden örüyorum o duvarları? Nedir sabote eden? Kırılmak mı? Hayal kırıklığımı? Göz yaşı mı? Hani bazı insanlar vardır ya dışarıdan çok sert durur ama yüreği yumuşaşık olan. İşte tam da öyle! Dışarıdan biraz mesafeli buldum beni 😊 Halbuki hep demez miyim, insanları oldukları halinin en iyi versiyonu, tam da ve bütünde kabuldür aslolan. Peki söylem ve eylem neden bağımsız hareket halinde. Bulmam için neler mümkün diyeyim ve onu da yolculuğun akışına armağan edeyim. Bulmaya, anlamaya niyetle diyeyim.

Döndüm! Başka bir ben olarak döndüğüm kesin. Soranlara tek diyebildiğim; şükürler olsun, niyet ettiğim can’ları buldum. Niyet ettiğim yeni sözleri duydum. Kimini de sindirmem, özümsemem biraz zaman alacak biliyorum ama emin olduğum tek şey o yüzlerce kalbin aşk ile kabulde olduğuydu.

Yolda olduğumdu! Bunu ancak yolda olduğun zaman anlarsın demişti ya, öyle işte. Yaşadığın ve anladığın.

Metal altına döner mi bilmem ama dönüşüm için yolda kalmanın kişisel menkıbenin, cesaretin nasıl olduğunu biraz da olsa deneyimlemenin keyfiyle ve tüm canlara minnetle teşekkür ediyorum…

#hayatengüzelhediye’yi artık “Akıl, en güzel hediye” olarak, #hayatsanateşekkürederim’i de “Kalbimsanateşekkürederim” olarak güncelliyorum.

Zamanıma sahip çıkmak niyetimi de bu vesile ile koyayım ve bu sabah yolda gelirken dinlediğim kitaptaki bir diğer aha’mı da paylaşarak sağlıcakla kalın diyeyim; “Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki zaman ve mekan insanla mevcuttur. Maden kendiliğinden ayar kabul etmez, insanda böyledir. Salah, iylik hakkın bize lütufla bakışı sayesinde olur…” (Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü)

Tapduk Emre’yle bitireyim o vakit… “Yol bu, yola çıkıp varmayan, yoldan çıkıp varan yoktur. Yolumuz tekdir, o da Hakk’a doğrudur.”

Sevgiyle, minnetle…

İmza : Ben (nam-ı diğer kuzen)

18 Ekim 2021

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s