El-alem, el alem, e-la-lem…
Bir diğer deyişle mahalle baskısı…
Bir başka deyişle sabotajcı…
Zihnin içi vıdı vıdıcılarla dolu.
Durmadan; “Olmaz”, “yapılmaz”, “aaa filancanın kızı da/oğlu da böyle yapmıştı. Ne oldu? Aldılar boylarının ölçüsünü oturdular”. “Ne derler sonra?” “Bize yakışmaz” “sana yakışmaz” vıdı vıdı vıdı…
Konuyla ilgili çok yazı var, çok araştırma var. Mesela birinde; “kulakları tıkayarak yaşamak ve başkalarının düşüncesine aldırış etmemek en büyük özgürlüktür. İnsan 18 yaşında değil, el alem duvarını yıkmayı başardığı zaman reşit ve özgür bir ruha sahip olur” deniyor. Uzmanların yaptığı bilimsel araştırmalar, negatif düşünceler ile yaşayan beynin daha çabuk yaşlandığını kanıtlıyor.
Koçluk eğitiminde de sabotajcılarla tanışmıştık. Hani biri ile tanıştığınızda memnum oldum dersiniz ya. Burada hiç gerek yok çünkü siz sabotajcınızla tanışalı hatta birlikte yaşamaya başlayalı çok olmuş. Yani kadim dost edinmişsiniz. İçeriden durmadan; dur yapma, şimdi sırası mı?, kaç yaşında kadınsın, yakışır mı?, bu yaştan sonra ne işine yarayacak, deli misin “hiç yalnız gidilir mi”, niye sen “rahat mı battı”, kızım işler yıllardır böyle yürüyor! Şimdi sana mı kaldı düzeltmek, değişmek veya değiştirmek”. Liste uzuyor da uzuyor. Hatta öyle bir boyuta geliyor ki, arkadaşlarına bile karışıyorlar. Kolundan tutup, bir kenara çekip sanki hayatının en büyük öğretisini aktaracakmış bilgeliği ile “O’nunla arkadaşlık yapmak sana yakışmıyor. Onun değerleri hiç seninki ile aynı mı?” deyiveriyorlar.
Korkular giriyor devreye. Sabotajcı ya, o güne kadar sana hep olumsuzları göstermiş. Halbuki perdeyi biraz aralasan gün ışığını alsan içeri, bırak hayal ettiklerini, ötesinin de gerçekleştiğini deneyimleyeceksin. Deneyimleri göreceksin. Yürekleneceksin. Cesaretleneceksin. Olsun varsın ben bir yola çıkayım, o ilk adımı atayım, o bilyeyi yuvarlayayım deyivereceksin. Sonrası çorap söküğü gibi gelecek.
Benim eğer karnıma ağrılar giriyorsa, heyecandan kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyorsa diyorum ki, yürü Arzu. Denemeye değer!
Bir diğer yorumda diyor ki, “Bu dünyada başkaları için yaşamadığımızın bilincine erdiğimiz zaman gerçek mutluluğa erişmiş oluruz da diyebiliriz. Sonuçta ne yapılırsa yapılsın herkesin menfaatlerine karşılık verebilmek imkanı olmayacaktır. Siz de başkalarının yorumları için değil, kendi özgürlüğünüz için yaşamanın tadını almaya bakmalısınız.”
Benim bahsetmeye çalıştığım başkalarını yok saymak değil. Yok saymaktan bahsetmiyorum, zinhar! Çünkü deneyimlerimiz farklı, kültürümüz farklı, yahu genlerimiz farklı. Hani 7 ceddin diyorlar ya!
Sadece listenin başına kendimizi koymaktan bahsediyorum. Oradaki zenginliği, deneyimi, tecrübeyi dinlemek ama günün sonunda kendi hayallerimize gitmekten bahsediyorum. Tam ve bütün olmaktan, böyle kabul etmekten bahsediyorum. Ya beni beğenmezse, sevmezse, istemezse diye kendimiz olmaktan çıkmaktan bahsediyorum. Başka bir benliğe, kimliğe bürünmemekten bahsediyorum. Altını önemle çizmek isterim; bu hoşgörüsüzlük anlamına gelmesin. Tabii ki, alttan alınacak durumlar olacaktır. Anlayış görüp, anlayış göstereceğimiz. Sadece vazgeçmemekten, yolda kalmaktan bahsediyorum. -mış gibi yaşamamaktan bahsediyorum.
Önce kendimize önem ve özen göstermekten bahsediyorum. Çünkü kendimize gösterdiğimiz özen ve önem çevremize yansıyacaktır. Kendimize duyduğumuz saygı çevreme çarpan etkisi yapacaktır. Ayıp, günah, bizim kızımız böyle yapamaz sonra bize ne derler korkusuyla yaşamak veya yaşamamak. Mutsuz, sevgisiz, saygının olmadığı bir ortamda nasıl var olabiliriz ki. Fiziken yada bedenen evet ama ya ruh! Akıl, beden ve ruh bütünlüğü diyorsak eğer Ruh’u es geçmemekten bahsediyorum. Madem tek gelip tek göçüyoruz bu dünyadan, günahıyla sevabıyla bize ait olsun diyorum.
Hata yapalım, öğrenelim. Ama ya hata değilse! Ya gerçekten bizi biz yapacak mutlu edecek ve ruhumuza iyi gelecekse. Es geçmeyelim diyorum sadece.
Ekşi sözlükteki adı “el alem hapishanesi”. Kimi müebbet, kimi kısa dönem, kimi kapalı, kim yarı açık! Ama hepimizin uğramışlığı vardır. Bazen ev sahibi oluruz, bazen yatılı misafir bazen ziyaretçi.
O zaman kalmasın keşkemiz şu el alem hapishanesinin parmaklıkları arkasında.
O zaman özgürleşme zamanı gelsin! Ben için, sen için, biz için…
Evet güzeller güzeli 🤗 bunu yaşamak büyük mutluluk ve yazdığın gibi sonunda biri çıkıp senden gamsız diye bahsediyor varsın desinler bence bu çok güzel çünkü ben olduğumun farkına varıyorum.kimseyi Yok saymadan,saygıda duyarak😁tabii.şunuda diyorlar vay be helal olsun bıununda üstesinden geldi.işte ozaman kendime olan güvenim bir çığ gibi büyüyor.doğru yoldayım Emin’im.
Harika bir yazı olmuş teşekkür ederim tekrar beni hatırlattığın için.😘❤️🤗
BeğenLiked by 1 kişi
🙏🏼🙏🏼🙏🏼
BeğenLiked by 1 kişi